ULKUCU SOZLERI

Türkçülük Bayrağı

Türk duygusu her Türkçüye en tatlı kımızdır;
Türk ülküsü candan da aziz bayrağımızdır.

Bayrak ki onun gölgesi Bozkurtları toplar;
Bayrak ki bütün kaybedilen yurtları toplar.

Nerden geliyor? Tanrıkut'un ordularından!
Lakin bize bir beyt okuyor kutlu yarından:

Darbeyle gönüllerde yatan ülkü silinmez!
Atsız yere düşmekle bu bayrak yere inmez


Yandı Yürekler Yandı

Kurtlar puslu havada,
Toplandı Ankara'da
Giden heybetli Çınar
Milyonlarsa arkada

Vatan millet aşkına
Geçen çileli ömür
Yatak yorganda değil
Çınar ayakta ölür

Neyler Kerkük'te Türkmen
Türkistan neyler onsuz
Sabır ver yüce Mevlam
Kaldık başsız ve kolsuz

Yandı yürekler yandı
Yağan kar ile sönmez
Milyonlar bir ağızdan
Diyor Başbuğlar ölmez.

Kolkola Gençler

Bu memleket bahçe sizlerse çiçek,
Sevgiyle hayaller gerçekleşecek,
Eğriler, yanlışlar hep düzelecek
Olursa kol kola kol kola gençler.

Tertemiz duyguyla, tek niyet ile,
Ayrım, gayrım olmaz adalet ile,
Bir savaş başlar ki cehalet ile
Olursa kol kola kol kola gençler.

Neyimiz eksik ki her şeyler mevcut,
Yunusça nefreti sevgide kurut,
İyi günde kötü günde bir vücut
Olursa kol kola kol kola gençler.

İlimde irfanda, kol kola gençler,
Akılda, mantıkta, kol kola gençler,
Gayrette, çabada kol kola gençler
Bu memleket için kol kola gençler.

Mektup

Ya işte böyle gözüm, bakıyorum da şunlara , şaşıyorum.
Canım sıkılıyor, Allah canımı alsın.
Zengin babaları sayesinde, lüks arabalarla,
Gündelik sevgili değiştiren,
Aşkı ve sevdayı iki öpücük zannedenlere kızıyorum.
Kızdığım gibi de acıyorum. Bana ne diyemiyorum işte.
Takıyorum kafama. Bölüyorum uykularımı.
Çünkü bu gençlik bizim bizim..

Anlat anlat diyorsun ya ikide bir,
Yaralı yüreğimle yaralamak istemezdim seni.
Ama sevda ne demek, ama gönül ne demek,
Vefa ne demek ve ben seni nasıl sevmişim vay vay ki vay.
Ben , insanların toprakla haşır neşir olduğu,
Çocuklarına helal lokma için terlerini toprağa akıtan,
Eli nasırlı mı nasırlı, yüzü güneş yanığı,
Gönlü ezelden yanık, güneşin toprakla öpüştüğü,
Buram buram dert, buram buram hasret,
Buram buram sevda kokan,
Hürriyet sevdalısı milyonlarca gençten biriyim.

Anam, abdestsiz göğsünü vermemiş bana,
Ola ki Allah'a ola ki Vatana,
Ve ola ki sevdiklerine ihanet eder diye.
Anamın ak ve helal sütünden midir nedir?
Vefasızlığın v' si yoktur kitabımızda.
Hele güzelim sevdiğini yarı yolda bırakmak
Nankörlüğün ve namertliğin en adisi budur işte.
Gönül dersen gönül, yürek dersen yürek, aşk dersen aşk,
Bırak duygularımı yüreğimde. Yüreğimde bul kendini.
Gel gör ki nasıl sevmişim seni, vah vah.

18'inde deli taylara benzer kızlarımız,
Geçit vermez yüce dağ gibi heybetli,
Şahin bakışlarında mertlik ama yufkadır yürekleri.
Onlar ki sevdiklerine toprak kadar vefalı
Onlar ki sevdiklerine gün gibi, güneş gibi sadık,
Kardelen çiçekleri kadar sabırlı,
Ki onlarda iffet, ki onlarda edep.
Onlar sevdiler mi başka severler güzelim.

21.asırda ne Karacaoğlan' ı ne Köroğlu' nu
Ne de Ferhat'ı aratır yiğitlerimiz.
Gönül, bu ya hep ulaşılmaz, erişilmez dallara bağlanır.
Çile ise çile dert ise dert, pes etmek mi asla.
Ve yiğitliğin kitabı yazılmaz gülüm.
Yiğitlik yürekte gönülde gizlidir.
Yiğitlik sadece bilekte değil.

Bizi biz eden bizi farklı kılan bu düşüncemiz bu gönlümüz.
Çünkü biz sevdiğimizi iki öpücük niyetine değil,
Allah'ın bir emanet kuşu bilip,
Bir ömür boyu aynı yastıkta bir ömür sürmek için severiz.

Ben sevdiğime gel dediğim vakit dağları yırtıp gelen,
Git dediğim vakit kaşlarını çatmadan, arkasına bakmadan gidendir.
Zannetme ki korkudan, edepten, gönülden, sevgiden.

İşte güzelim, diyorum ya iki de bir, gönül dersem gönül,
Yürek dersem yürek, aşk dersem aşk,
Bırak duygularımı yüreğimde, yüreğimde bul kendini.
Gel gör ki nasıl sevmişim seni vah vah.


Şehitler Ölmez

Önce Vatan, Millet
Sonra ana ve yar
Bu yolda savrulan
Birileri var.

Ezan dinmez diyen
Bayrak inmez diyen
Şehit ölmez diyen
Birileri var

Bayrakla dertleşen
Toprakla birleşen
Can verip devleşen
Birileri var.

Ezan dinmez diyen
Bayrak inmez diyen
Şehit ölmez diyen
Birileri var.



Ne Mutlu

Toprak bedenimi sarsa
Bayrak gönlümdeki yarsa
Selam Edirne'den Kars'a
Adım, adım yürüyene

Yesevi'den başlayan yol
Hacı Bektaş,Yunus kol,kol
Hepsinde bir beraber ol
Gönül sözü dinleyene

Çağlar açtım,çağlar dürdüm
Yirmi dört boy hayat sürdüm
Dünyaya adalet ördüm
Medeniyet dileyene

Üç kıtada ayak izim
Üç kıtada dilim sözüm
Türk'üm, Türk'üm diye sazım
Avaz avaz söyleyene
Ne Mutlu Türküm Diyene.


Yan Çizdim

On sekiz yaş çağlarımdı
Sokaklarda bu ilk kavgam
Girdim delice dövüştüm
Kimseye bir şey sormadan

İki can bir beden olduk
Bulmuştum o gün sevdamı
Beynimi tırmalıyordu
Okuduğum o son kitap

Yan çizdim
Jandarmaya hürriyete
Çok sevdiğim bir millete yan çizdim
Yan çizdim
Başım döndü vurdum öldü
Sebep oldu adalete Yan çizdim

Uzun tren raylarında
Yanıyordu son bir ışık
Alıp götürdüler beni
Çaremdir çok uzaklarda

On sekiz yaş ilk cigaram
Ağlıyordum gülüyordu
Kurtuluş var var diyordu
Okuduğum o son kitap

Yan çizdim,
Hem anama Hem babama
Karıma Kızkardaşıma Yan çizdim
Gidiyorum sizin olsun öz yurdum
Kudurdum, Kudurdum...!


Gün Sazak

Kurudu göller pınarlar canım gitti,
Devrildi iri çınarlar niye gül fidanım gitti?
Bölünmesin diye Millet, baki kalsın diye Devlet
Dağlar gibi kemikli et, seller gibi kanım gitti...

Paramparça idi ruhum ellerinde bir yumruğum...
Tufanı bu mudur nurun diye arşa ölüm gitti...

Hey yakınlar uzaklar bekler pusular tuzaklar
Tufana dönüşşün Sazaklar göz ışığım günüm gitti
Yetim kaldı körpe canlar feryadını nice dağlar
Gün doğmak üzere ağam gün batarken inim gitti

Bu bir nesildir sürekli gözü pek çatal yürekli
Zor günlerinde gerekli tuğ gibi gençliğim gitti
Sakarya eski yiğitli, Bağrı kan süslü yiğitler...
Zülfen gözlü yiğitler gitti ya gitti...


Oğul

Vatan oğul, Bayrak oğul, Devlet oğul, can oğul
Sevmek Nedir?
Bunu bilen aşıklara Bismillah
Bu oğullar sumeyya can analardan doğdular
Rabbi esir dileklerden beşiklerden bismillah,
Ad verirken ilk ezandan ilk duyduğum kelamdan
Göz ve gönül aydınlatan ışıklara bismillah
Emeklerken diz vurduğum, iz vurduğum her yerde
Ayaklanıp atladığım eşiklere bismillah
Ak önlükler ileyipte belediğim can oğul
Ninnilere, destanlara koşuklara bismillah
Düşte gördüm kanlı başım Peygamber dizinde
Ocaklara eşiklere Bismillah
Karamürsel, kara üzüm gözlü mürsel
Soy oğul Gündüz bey canemli yiğit
Bey dağımca bey oğul! ..
Gazi Battal Ülkesinin karayiğit palası
Devlet oğul, mürfet oğul, fidan oğul, toy oğul
Anam dedin, Babam dedin, Atam dedin Bayrağa
Hem Albayrak oldun işte hem bayrakta al oğul
Bağrındaki kurşunlarla çık
Peygamber katına
Ol mübarek avucunun içini birer birer say oğul
Bet yüzlüler, kem gözlüler hor bakarmış vatana
Biz tükenip, yok olmadan olmaz böyle şey oğul
Denilmiştir
-Can Sağ iken, Yurt verilmez düşmana
Hem sütümden, hem kanımdan, hem canımdan
Bu sendeki huy oğul
Gazi olur, Şehit olur, İnan oğul! ...


Bir Savaşçı Vedası
Bilin ki, kaybetsem de, hep devlerle savaştım
Ölmeden son bir defa saldırıp gideceğim
Benim silahım yoktu, ellerimle dövüştüm
Bu yalnız savaşlarda çıldırıp gideceğim

Bu dünya baştan yalan, bir alem var, gerçektir
Ben kime eğileyim, Tanrı bir, Tanrı tektir
Bilirim ki, amenna, kefenin cebi yoktur
Ceplerimi kanımla doldurup gideceğim

Bir sen kal bu meydanda, bu nasıl bir savaştır
Bir sen gerçeği unut, ya bu nasıl bir düştür
Gelen bir akıl versin , bu ne garip bir iştir
Elalemi kendime güldürüp gideceğim

Kalbimde bir bayrak var, asırlarca yası var
Kırk parçaya bölünmüş bir milletin düşü var
Gökyüzünün mavisi, bir bozkurtun başı var
Ben o bayrağı göğe kaldırıp gideceğim

Ben kar olup yağayım, bu dağ sevmesin beni
İmanlı bir Türk'üm ya, sol-sağ sevmesin beni
Ben bu çağı sevmedim, bu çağ sevmesin beni
Hayallerimi en son öldürüp gideceğim.


Güzel Türkistan

Güzel Türkistan sana ne oldu?

Seher vaktinde güllerin soldu,

Çemenler solmuş kuşlar hem feryat

Hepsi mahzun, olmaz mı dil şad?

Bilmem niçin kuşlar uçmaz bahçelerinde

Birliğimizin sarsılmaz dağı

Ümidimizin sönmez çerağı

Birleş ey halkım, gelmiştir çağı,

Bezensin şimdi Türkistan bağı.

Davran halkım artık yeter bunca cevr ü cefalar

Bayrağını al, kalbin uyansın,

Kulluk, esaret kamilen yansın,

Kur yeni devlet düşman irkilsin

Yüce Türkistan ayağa kalksın

Kendi öz vatanının gül bahçelerinde


Tabut

Tahtadan yapılmış bir uzun kutu:
Baş tarafı geniş, ayak ucu dar.
Çakanlar bilir ki, bu boş tabutu,
Yarın kendileri dolduracaklar.

Her yanından küçülen bir oda gibi,
Duvarlar yanaşmış, tavan alçalmış.
Sanki bir taş bebek kutuda gibi,
Hayalim, içinde uzanmış gitmiş.

Cılız vücuduma tam görünse de,
İçim , bu dar yere sığılmaz diyor.
Geride kalanlar hep dövünse de,
İnsan birer birer yine giriyor.

Ölenler yeniden doğarmış; gerçek!
Tabut değildir bu, bir tahta kundak.
Bu ağır hediye kime gidecek,
Çakılır çakılmaz üstüne kapak?


Yattığım Kaya

Bu akşam o kadar durgun ki sular
Gömül benim gibi kedere diyor.
İçimde maziden kalma duygular
Ağla geri gelmez günlere diyor.
Ey gönül , gidenden ümidini kes!
Kaçan bir hayale benziyor herkes,
Sanki kulağıma gaipten bir ses
Buluşmalar kaldı mahşere diyor.
Enginden engine koşarken rüzgar,
Bende bir yolculuk heyecanı var...
Yattığım kayaya çarpan dalgalar
Çıkıver bir sonsuz sefere diyor


Bayrak
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü
Kızkardeşimin gelinligi, şehidimin son örtusü.
Işık lşık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar!
Yurda, ay-yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün
Gölgene sığındık.

Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, herşeyim;
Yer yüzünde yer beyen:
Nereye dikilmek istersen
Söyle seni oraya dikeyim!


Bayrak Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor

Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor...
Ve bir göğüs nefes almak için
Rüzgar bekliyor
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye,
Yattığı toprak belli,
Tuttugu bayrak belli,
Kim demiş Meçhul Asker diye?

Destanını yapmış , kasideye kanmış...
Bir el iki ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer
Öpsün diye faniler.

Öpelim temizse dudaklarımız...
Fakat basmasın toprağına
Temiz degilse ayaklarımız.

Rüzgarını kesmesin gövdeler
Sesinden yüksek çıkmasln
Nutuklar, kasideler!

Geri gitsin alkışlar geri...
Geri gitsin ellerin
Yapma çiçekleri!

Ona oğullardan, analardan
Dilekler yeter...
Yazln sarl, kışın beyaz
Çiçekler yeter.

Söyledi söyleyenler demin...
Gel süngülü yiğit, alkışlasınlar,
Şimdi sen söyle, söz senin!

Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor...
Ve bir bayrak dalgalanmak için
Rüzgar bekliyor.

Destanı öksüz, sükutu derin
Meçhul Askerin
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye,
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli...
Kim demiş Meçhul Asker diye?




Anne

İlk kundağın
Ben oldum, yavrum;
İlk oyuncağın
Ben oldum.

Acı nedir
Tatlı nedir... bilmezdin
Dilin damağın
Ben oldum.
Elinin ermediği
Dilinin dönmediği
Çağlarda, yavrum
Kolun kanadın
Ben oldum
Dilin dudağın
Ben oldum.

Belki kıskanırlar diye
Gördüklerini
Sakladım gözlerden
Gülücüklerini...
Tülün duvağın
Ben oldum!

Artık isterlerse adımı
Söylemesinler bana
'Onun Annesi' diyorlar...
Bu yeter sevgilim bu yeter bana!

Bir dediğini iki
Etmiyeyim diye öyle çırpındım ki
Ve seni öyle sevdim sana
O kadar ısındım ki
Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim
Gün oldu kırdın...
İncinmedim;
İlk oyuncağın
Ben oldum.. Yavrum
Son oyuncağın
Ben oldum...

Layık değildim
Layık gördüler
Annen oldum yavrum
Annen oldum!


Dua

Biz,kısık sesleriz...minareleri,
Sen,ezansız bırakma Allahım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma Allahım!
Mahyasızdır minareler...göğü de,
Kehkeşansız bırakma Allahım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allahım!
Bize güç ver...cihad meydanını,
Pehlivansız bırakma Allahım!
Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma Allah'ım!
Bilelim hasma karşı koymasını,
Bizi cansız bırakma Allah'ım!
Yarının yollarında yılları da,
Ramazansız bırakma Allah'ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma Allah'ım!
Bizi sen sevgisiz,susuz,havasız;
Ve vatansız bırakma Allah'ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma Allah'ım!



Marş

Gök mavi, başak sarışın...
Tadı ne güzel barışın.
Karları ılık olacak
Yarın yuvalarda kışın.

On altı yaş kucağına
Koşabilir yirmi yaşın
Kanatları üzerinde
Aşkın, dileğin, alkışın.

Gök mavi, başak sarışın...
Tadı ne güzel barışın!
Fakat senin on savaşa
Değer, ey yurt, bir karışın!



Naat

Seccaden kumlardı..
................................
................................
Devirlerden, diyarlardan
Gelip, göklerde buluşan
Ezanların vardı!.

Mescit mümin, minber mümin...
Taşardı kubbelerden tekbir,
Dolardı kubbelere “amin”..

Ve mübarek geceler dualarımız;
Geri gelmeyen dualardı...
Geceler ki pırıl pırıl
Kandillerin yanardı..

Kapına gelenler ya muhammed,
- uzaktan, yakından –
Mümin döndüler kapından...

Besmele, ekmeğimizin bereketiydi;
İki dünyada aziz ümmet,
Muhammed ümmetiydi...

Konsun – yine - pervazlara
Güvercinler,
“hu hu” lara karışsın
Aminler,
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler...

Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi...
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın
Yoksulların sahibi..
Nerde kaldın ey resul,
Nerde kaldın ey nebi!..

Günler ne günlerdi, ya
Muhammed!..
Çağlar ne çağlardı;
Daha dünyaya gelmeden
Müminlerin vardı...
Ve bir gün ki gaflet
Çöller kadardı,

Halime'nin kucağında,
Abdullahın yetimi,
Amine'nin emaneti ağlardı..

Hatice'nin goncası
Aişe'nin gülüydün..
Ümmetin göz bebeği
Göklerinresulüydün..
Elçi geldin, elçiler gönderdin;
Ruhunu Allah'a; elini ümmetine verdin,
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke'de bunalırsan;
Medine'ye göçerdin..
Biz,
Bu dünyadan nereye
Göçelim ya muhammed!
Yeryüzünde riya, inkar, hıyanet
Altın devrini yaşıyor...
Diller, sayfalar, satırlar
“ebu leheb öldü” diyorlar;

Ebu leheb ölmedi ya muhammed!
Ebu cehil; kıt'alar dolaşıyor...

Neler duydu şu dünyada
Mevlidine hayran kulaklarımız;
Ne adlar ezberledi ey nebi!
Adına alışkın dudaklarımız..
Artık yolunu bilmiyor,
Artık yolunu unuttu
Ayaklarımız
Kabene siyahlar
Yakışmamıştır ya muhammed!
Bugünkü kadar!

Hased gururla savaşta;
Gurur; kaf dağında derebeyi..

Onu da yaralarlar kanadından
Gelse bir şefkat meleği..
İyiliğin türbesine,
Türbedar oldu iyi..
Vicdanlar sakat
Çıkmadan ya muhammed yarına!
İyilikler getir, güzellikler getir
Adem oğullarına...

Şu gördüğün duvarlar ki
Kimi taiftir, kimi hayberdir...
Fethedemedik ya muhammed
Senelerdir...

Ne doğruluk, ne doğru;
Ne iyilik, ne iyi;
Bahçende en güzel dal,
Unuttu yemiş vermeyi...
Günahın kursağında
Haramların peteği..

Bayram yaptı yabanlar
Semave'yi boşaltıp;
Save'yi dolduranlar
Atını hendeklerden – bir atlayışta –
Aşırdı aşıranlar..
Ağlasın yesrib!
Ağlasın selmanlar...

Gözleri perdeleyen toprak,
Yüzlere serptiğin topraktı...
Yere dökülmeyecekti ey nebi!
Yabanların gözünde kalacaktı!

Konsun – yine - pervazlara
Güvercinler,
“hu hu” lara karışsın
Aminler,...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler...

Ne oldu ey bulut,
Gölgelediğin başlar?
Hatırında mı ey yol,
Bir aziz yolcuyla
Aşarak dağlar, taşlar
Kafile kafile, kervan kervan
Şimale giden yoldaşlar....

Uçsuz bucaksız çöllerde
Yine izler gelenlerin;
Yollar gideceklerindir....

Şu tekbir getiren mağara,
Örümceklerin değil;
Peygamberlerindir, meleklerindir.

Örümcek ne havada
Ne suda, ne yerdeydi
Hakkı göremeyen
Gözlerdeydi

Şu kuytu cinlerin mi, perilerin yurdu mu,
Şu yuva ki bilinmez;
Kuşları hüdhüd müdür, güvercin mi
Kumru mu..
Kuşlarını bir sabah,
Medine'ye uçurdu mu..

Ey abva'da yatan ölü,
Bahçende açtı dünyanın
En güzel gülü;
Hatıran uyusun çöllerin,
Ilık kumlarıyla örtülü..

Dinleyene hala
Çöller ses verir....
Yaleyl, susar,
Uğultular gelir...
Mersiye okur uhud,
Kaside söyler bedir;
Sen de bir hac günü
Başta muhammed, yanında
Ebu bekir,
Gidenlerin yüz bin olup dönüşünü,
Destan yap ey şehir!

Konsun – yine - pervazlara
Güvercinler,
“hu hu” lara karışsın
Aminler,...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler...

Vicdanlar sakat
Çıkmadan ya muhammed yarına!
İyiliklerle gel, güzelliklerle gel
Adem oğullarına...

Yüreklerden taşsın
Yine imanlar!
Itri, bestelesin tekbirini;
Evliya okusun kur'anlar..
Ve kur'anı göz nuruyla çoğaltsın
Kayışzade osmanlar...

Na'tını galib yazsın, mevlidini
Süleymanlar..
Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
Geri gelsin sinanlar..
Çarpılsın, hakikat niyetine
Cenaze namazı kıldıranlar!

Gel ey muhammed!
Bahardır
Dudaklar ardında saklı
“amin”lerimiz vardır..
Hacdan döner gibi gel..........
Miraçtan iner gibi gel...........
Bekliyoruz yıllardır!

Bulutlar kanat, ruzgar kanat;
Hızır kanat, cibril kanat,
Nisan kanat, bahar kanat;
Ayetlerini ezber bilen,
Yapraklar kanat...

Açılsın göklerin kapıları
Açılsın perdeler, kat kat..
Çöllere dökülsün yıldızlar,
Dizilsin yollarına
Yetimler, günahsızlar..
Çöl gecelerinden yanık
Türküler yapan kızlar
Sancağını saçlarıyla dokusun;
Bilal-i habeşi sustuysa;
Ezanlarını davud okusun!

Konsun – yine - pervazlara
Güvercinler,
“hu hu” lara karışsın
Aminler,...
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler...



Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!"
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!
Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlâhî o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;
"O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi.
Âsım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.

Şüheda gövdesi, bir baksana dağlar taşlar...
O, rukü olmasa, dünyada eğilmez başlar,

Vurulmuş tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi...

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe!" desem, sığmazsın.

Herc u merc ettiğin edvara ya yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyyetler eder istiab.

"Bu, taşındır" diyerek Kabe'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle,
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanı Selahaddin'i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki; a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat..
.

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.


Ya Rab, Bu Uğursuz Gecenin Yok Mu Sabahı?

Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!
Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında,
Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında,
Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm;
Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!
Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i,
En sonra, salîb ormanı görmek Harameyn'i!...
Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın
Âteşli muhitindeki sûzişli niyâzın
Emvâcı hurûş-âver olurken melekûta?
Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet,
Teslis ile çöksün mü bütün âleme zulmet?
Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman
Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban?
Enfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin,
Solsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in?
İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet?
Yâ Rab, bu ne husrandır, İlâhi, bu ne zillet?
Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?
Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ!
Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm!
Suç başkasınındır da niçin başkası muhkûm?
Lâ yüs'ele binlerce sual olmasa du kurbân;
İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-bân!

Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;
Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık!
Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...
Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın!
Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:
Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi!
Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:
Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!
Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,
Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!
En kanlı şenâatle kovulmuş vatanından,
Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!
İslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok...
Nâ-hak yere feryâd ediyor: âcize hak yok!
Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?
Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî!

RİZELİ
 



More Cool Stuff At POQbum.com


Myspace Graphics
TV DE BU GUN
 
TV'de Bugün
Günlük Burç
yurektensevenler
TÜRKİYE CANIM FEDA

 
Bugün 1 ziyaretçi (22 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol